Aşkın Psikolojisi
Aşkın Psikolojisi
Filmlere, romanlara, şarkılara, türkülere dökülmüş aşk konusu hayatın birçok alanında gözlemlediğimiz, karşılaştığımız veya yaşadığımız bir kavram. Bazen bu kavram kişinin tüm benliğini, tüm hayatını şekillendirir hale gelebiliyor.
Günümüzde birçok insan hayatında bir kez aşkı deneyimlemiş, aşk acısı çekmiş veya aşkı deneyimlemek için bekliyor.
Aşk Nedir? Aşkın Tanımı Nedir?
Aşkın tam olarak bir tanımını yapabilmek mümkün değildir. Herkesin aşktan anladığı, aşktan yana hissettikleri farklı olabilir. Yaşanılan çevre, kültür, yetiştirilme biçimleri aşka farklı anlamlar katabiliyor. Bazı kişiler ilk görüşte aşık olabilirken, bazı kişiler aşkı yaşayabilmek için yıllarca bekleyebiliyor. Bazı kişiler aşkını haykırarak yaşarken, bazı kişiler duygularını belli edemeyebiliyor.
Amerikan Psikoloji Birliği, aşkın tanımını; ‘’sevilen nesneye karşı güçlü sevgi ve şefkat duygularını, onun varlığında yaşanan yoğun mutluluğu ve hazzı, onun iyiliğine kendini adamayı ve o kişinin kendisine karşı tepkilerine duyarlılığı içeren karmaşık bir duygu’’ olarak açıklanmıştır.
Profesör Dr. Stephanie Ortigue araştırmasında da ise şu sonuçlara ulaşıldı;
Aşk saniyenin 1/5’de geçekleşiyor ve aynı anda beynin 12 bölgesine uyarı gönderiyor. Bunun sonucunda insan vücudunda dopamin, adrenallin, oksitosin gibi çeşitli hormonlar salgılanma gösteriyor. Bu salgılanan hormonlarla heyecan ve mutluluk duyguları harekete geçerek insana olumlu bir ruh sağlığı yaşatıyor. Bu açıdan aşk yararlı olsa da aşkı yaşatan kişinin varlığının eksilmesi veya kaybedilmesiyle çökkünlük yaşanıyor ve sonucunda mutsuzluk ve depresyon gelebiliyor.
Tutkulu Aşk ve Arkadaşça Aşk’ın Farkı Nedir?
Hatfield’e (1988) göre tutkulu aşkta kişi aşık olduğu kişiyle bütünleşmek ister. Bütünleşmeye karşılık bulduğunda heyecan, mutluluk ve cinsel doyumlara ulaşır. Aşkına ve bütünleşme istediğine karşılık bulamadığında ise yoğun mutsuzluk, acı, hayal kırıklığı yaşar.
Arkadaşça aşkta ise kişi sevdiği kişiye emek ve çaba gösterir. Şefkat, merhamet, vefa gibi duygular vardır. O kişi hayatından gitse bile sevgisine bağlı kalabilmektedir.
Aşk Üçgen Kuramı Nedir? Aşkın Bileşenleri Nelerdir?
Sternberg’in kuramında aşk,
- Tutku
- Karar/Bağlılık
- Yakınlık
şeklinde üç bileşenden oluştuğunu söylemiştir.
Tutku’da, karşısındaki kişinin fiziksel olarak çekici gelmesi, romantik duygular ve cinsel arzular vardır.
Karar/bağlılıkta, kişilerin aşık olduğuna karar vermesi, ve bu aşkı sürdürmesine olan çabası bulunur.
Yakınlıkta; karşısındaki kişiyi duygusal olarak kendine yakın hissetme, kimseye anlatamadıklarını paylaşabilecek yakınlıkta görme, güven duyma vardır.
Aşkın Türleri Nelerdir?
Sternberg, bu üç bileşenden yola çıkarak sekiz farklı aşk stili’nden söz etmiştir: Hoşlanma, romantik aşk, delicesine aşk, dostça aşk, aptalca aşk, boş aşk, mükemmel aşk ve aşksızlık.
Hoşlanma ; yakınlık hissi vardır ancak tam olarak bir tutku ve bağlılık hissedilemiyordur. Arkadaşlığa benzer bir yakınlık söz konusudur.
Delicesine Aşk; sadece tutku bileşeni vardır. Kısa süre içerisinde ortaya çıkıp yoğun fiziksel belirtiler içerebilir. Bu ilk görüşte vurulmaya yakınlık ve bağlılık eklenirse romantik bir ilişkiye dönüşebilir.
Boş Aşk; yalnızca karar/bağlılık bileşeni görülür. Tutku ve fiziksel çekiliğin hissedilemediği, hatta bazen 3. Bir kişiye olan aşk ve tutkuya rağmen kişinin ilişkisini sonlandıramaması olarak görülebilir. Güçlü duygularla başlayan uzun süreli ilişkiler veya mantık evlilikleri zamanla boş aşka dönüşebilmektedir.
Romantik Aşk; yakınlık ve tutku hissedilirken kararlılık/bağlılık bileşeni yoktur veya yeteri kadar hissedilemez. Partnerler’in hisleri karşılıklı olsa da gelecek belirsizdir. Kısa sürede biten aşklar veya yaz aşkları buna örnek verilebilir.
Arkadaşça Aşk; tutku olmamasına veya eksik hissedilmesine rağmen güçlü yakınlık ve bağlılık bileşenleri vardır. Uzun süreli ilişkilerin zamanla arkadaşça ilişkiye dönmesi olarak görülür.
Aptalca Aşk; tutku ve karar/bağlılık yoğun bir şekilde kendini gösterir lakin yakınlık ve mantık henüz devreye girmemiştir. Kişilerin tanıştıktan kısa bir süre sonra evliliğe gitmesi buna örnek olabilir.
Aşık Olamama; bu durumda aşkın üç bileşeni de yoktur.
Mükemmel Aşk; tutku, kararlılık/bağlılık ve yakınlık bileşenlerinin üçü de dengeli bir şekilde vardır. Birçok insan mükemmel aşkı ister ama bu aşk türüne ulaşabilmek ve onu elinde tutmak da zordur ama imkansız değildir.
Neden aşık oluyoruz? Aşk nasıl başlar?
Sizce aşkı başlatan şey nedir? Bir bakış mı? Bir gülüş mü? Bir davranış mı? Güzellik/Yakışıklılık mı?
Aşk üzerine birçok araştırma yapılmıştır. Bunun hep biyolojik hem de psikolojik bağlantıları olduğu görülmüştür. Ayrıca ilk izlenimlerinde etkili olduğu görülmüştür.
Psikolojik açıdan baktığımızda nasıl birine aşık olacağımız, o aşka karşı nasıl tepkiler vereceğimiz çocukluğumuzdan itibaren şekilleniyor. Özellikle 0-6 döneminde anne ve babalarla kurulan ilişki, bağlanma, onların davranış ve tutumları bir şema haline geliyor ve bu şema gelecek dönemlerde yaşanacak aşk ilişkisini seçmede ve yaşamada etkili rolde bulunuyor. Tıpkı o şemaya uygun kişileri seçip ona göre aşk tepkileri veriliyor.
Yaşadığınız ilişkilere baktığınızda benzer ortak noktaların olması olasıdır.
Örneğin; babası baskıcı ve otoriter, kısıtlayıcı olan kadınların yine babası gibi otoriter ve kısıtlayıcı kişileri hayatına alması bir tesadüf yerine döngü olabilir. Bildiği, gördüğü, öğrendiği ilişki biçimi yanlış veya sağlıksızda olsa bu ona en yakın ve en güvenli gelendir.
Bir diğer örnekte; çocukluğunda yeteri kadar ihtiyaçları karşılanmamış veya sevgiyi yeterli ve tutarlı bir şekilde almamış erkeklerin ilişki içerisinde çok sevildiğini anladığında bu durumu gerçek olarak görememesi, samimi ve inandırıcı bulamaması ve bir şekilde o kişiyle arasına mesafe koyması söylenilebilir. O sevgi sağlıklı da olsa bu güvensiz gelen bir durumdur. O kişiye yakın ama bir o kadarda uzak olur, kaçıngan bir şekilde bağlanır.
Eric From; ‘’Bir kişinin çok aşırı tutkuyla birini sevmesi o kişiyi aslında çok sevdiğinden değil, daha önce yaşadığı sevgi eksikliğindendir’’ demiştir. Bazen de kaygılı bağlanan kişi’den kaynaklıda görülebilmektedir.
Görüldüğü üzere aşk üzerine birçok araştırma ve söylem vardır. En sağlıklı ilişki için kişinin kendini tanıması, ilişkiye olan tanımı, ilişkiye olan beklentilerini doğru bir şekilde analiz etmesi önemlidir.
Aşkın sağladığı mutlulukla birlikte sağlıklı ilişkiler dilerim.